Mükellefler tarafından devletin kendilerinden vergi toplaması kimi zaman bir yük
olarak algılanmış ve bu nedenle bazı mükellefler vergi ödevini yerine getirmemek için çeşitli
yollara başvurarak ödemeleri gereken vergileri tamamen veya kısmen ödememe eğilimleri
içerisine girmişlerdir. Bu durum sonucunda devletin toplaması gereken vergi gelirlerinde bir
azalma meydana gelmektedir. Bu nedenle devletin mali, sosyal ve diğer görevlerini yerine
getirmek için azalan vergi gelirlerini ve hazineye daha kolay yoldan kaynak sağlamak için
başvurduğu en önemli yollardan biri vergi afları olmuştur.
Türkiye’de çıkarılan bir takım af kanunları kapsam açısından oldukça geniş
tutulmuştur. Af kapsamına, vergi dairesine, belediyelere, sosyal güvenlik kurumuna olan
borçlar dâhil edilerek kamu borçlusuna geniş bir af imkânı tanınmıştır. Türkiye’de çıkarılan
her bir af kanunu, mükelleflerde geleceğe ilişkin bir beklenti oluşturarak kendinden sonraki
mali affın veya vergi affının zeminini oluşturmaktadır. Ayrıca af kanunları iyi bir düzenlenme
ve iyi bir altyapı ile oluşturulmadan yürürlüğe konulduğu için vergi uyumu artırmaktan ve
kayıt dışı ekonomiyi azaltmaktan ziyade vergisini düzenli ödeyen mükellefleri olumsuz
etkilemekte ve kayıt dışı ekonomiye adeta zemin hazırlayarak vergi sistemine zarar
vermektedir. Günümüze kadar çıkarılan vergi af kanunlarına bakıldığında her ne kadar kısa
vade içerisinde bir gelir artışı sağladığı görülse de, uzun vadeye bakıldığında ekonomi
içerisinde birtakım olumsuzluklara neden olabilmektedir.
Vergi afları ve mali afları, toplum üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri iyi analiz
edilerek ülkedeki mevcut şartlarla beraber af kanunlarının zamanlamasının iyi belirlenmesi
gerekmektedir. Ayrıca af kanunlarının rutin bir uygulama olmadığının belirtilmesi ve af
kanunlarının siyasi iradeler tarafından bir politik araç olarak kullanılmaması gerekmektedir.
Vergi sisteminde denetimi sıklaştırarak caydırıcı cezalar verilmeli ve af kanunlarına gerek
kalmadan kayıt dışı ekonominin önüne geçilmelidir.